Tabi ki her gece dizi izleyen anneden kat kat daha iyidir ama gariptir işte :S Bir insan bu kadar voleybol maçı bağımlısı olur mu aklım almıyor walla. Avrupa Şampiyonası olduğunda tüm ülkelerin sporcularını ezbere sayabiliyordum sayesinde. Şu anda da basketbol maçı açık ama iş voleybol, basketbolla sınırlı kalmıyor kiiiii. Güreştir okçuluktur bunları bile izliyor yaaaa!!! :S Hele Dünya Atletizm Şamp. falan varsa 30-40 küsür dakika da olsa mal gibi 10000 metre yarışlarını dahi izliyozz pofff...Bu eve ikinci TV almanın zamanı geldi de geçiyor galiba, ben bi fiyatları araştırayım.
26 Ekim 2011 Çarşamba
18 Ekim 2011 Salı
Romania Dream :P

16 Ekim 2011 Pazar
Bir pazar mesaisi ve yine ben !!!

Labels:
days are forgotten
,
Kasabian
,
mesai
,
pazar
,
velociraptor
11 Ekim 2011 Salı
Acayip Ada Mykonossss :)
Yunanistan gezimizin 2 gece 3 gününü Mykonos'ta geçirdik. Varmadan önce adayla ilgili kafamda bir ton fikir vardı. Gay adası, parti mekanı gibisinden. Gerçekten de bu düşüncelere çok zıt bir manzarayla karşılaşmadım. Eğlence isteyen birisinin hayatında gidip görmesi gereken yerlerin kesinlikle başında geliyor. Tabii yazın gitmek gerekir, kışın beach party, deniz sefası hak getire...
Hostelworldden rezerve ettiğimiz sevgili hostelimiz Paraga Beach Hostel'e gitmek üzere limandan kalkan servise bindik. Servise binen tipler de çok bombaydı doğrusu. Boyunlarına kadar vücudunun her tarafı dövme olan 2 adam, 3 gay kılıklı genç, vb. Aralarındaki tek normal kişiler latin oldukları her halinden belli bir kız bir erkekti. İçime doğdu, Cihan'a "Görürsün, biz bunlarla aynı odada kalcaz" dedim. Gerçekten de öyle oldu. Kızın adı Maria Elena Arjantinli, oğlan da David, İspanyol. 8 kişilik odada kalmıştık. Odadaki diğer kişiler arasında Avustralyalı iki kız daha vardı, başka da kim varsa hatırlamıyorum. Bu Arjantinli 3 aydır Avrupa'yı dolaşıyormuş. Nasıl imrendim doğrusu anlatamam. Daha da dolaşcakmış, bak seen :)
Sonra tekrar merkeze gittik, Yunan arkadaşlarımıza ve Türkiye'deki sevdiklerimize çam sakızı çoban armağanı bir kaç hediye aldık. Herkes Paradise clubta eğlenmeye giderken, gece 2 de sonlanan otobüs seferleri saolsun biz hostelimizin yolunu tuttuk. Ertesi gün de motorsikletle kaza yapan Maria Elena ve David'i hurda ettikleri motorun parasını ödeme derdiyle başbaşa bırakıp Santorini feribotuna binmek için limana doğru yol aldık
9 Ekim 2011 Pazar
Veeeee Yunanistan =) Atina!! (Gezinin 1 ve 2. günleri)
Taaa Mart- Nisan aylarında kararlaştırdığımız büyük Yunanistan gezisinin zamanı gelip çatmıştı. 29 Ağustos pazartesi günü öğlen 4 te uçağımız Atina'ya havalandı. Havadayken görmüş olduğumuz manzaralar, adalar, bitki örtüsü bizi nasıl bir yerin beklediği konusunda az çok ipucu vermişti. Zaten Türkiye'nin Ege sahillerine benzer bir mekan olduğunu tahmin ediyorduk ama bu kadar da yazlık bir başkent bulacağımı düşünmemiştim doğrusu :)
Uçaktan iner inmez sevgili otelimizin yolunu tuttuk. Havaalanından şehre gidebilmek için metroya 7 euro baydık. Krizden dolayı ulaşımı da pahalılaştırmışlar. Yolda Yunan arkadaşlarım Eliza ve Chrysa'ya mesaj attım. "Bu akşam görüşüyoruz değil miiii?" Cevap:"Eveeeeet" =) Otelimiz Omonia Square denilen bir alana yakındı, bu yüzden Omonia durağında indik. Metro istasyonundan oteli bulmak çok kolaydı, ama yine de arkadaşım Chrysa'nın daha önce uyardığı üzere etraf pek de tekin tiplerle dolu değildi. Yerleşip dinlendikten sonra saat 8:30 da Monastiraki'ye gittik. Civarı dolaştıktan sonra 9:30 da Eliza ve Chrysa ile buluştuk =) Arkadaşlarımı çok özlemişim, uzun uzun sarıldık. Daha önce onları ziyarete gelen diğer Erasmus arkadaşlarımız Edward ve Elena'yı götürdükleri bir restauranta bizi de soktular ve Yunan kebabı "souvlaki" yi denememizi önerdiler. Biz de hayır demedik tabi ki =) Souvlakiler gelmeden önce küçük bir kasenin içinde yoğurt ve yine başka bir kasede fırında yapılmış ufak patatesler getirdiler. Patatesler yoğurda batırıldığında(aslında yoğurt- peynir arası bir şey) çok leziz bir tada sahip oluyorlardı =) Baya sevdim, aynı konsepti burda da uygulayacağım. Bu güzel yemeğin ardından kendimizi Atina sokaklarına vurduk tekrardan. Yoldaki takıcılardan bir şeyler almak istedim ama beğendiğim yüzüklerin 8 euro olduğunu öğrendiğimde uzadım :P Eliza ve Chrysa'nın önderliğinde Atina'nın barlar sokağı gibi bir yerine adım attık. Burada cafe-bar tarzı bir yere oturduk. Atina'da da İstanbul sokaklarında olduğu gibi, mekanlardaki oturulacak yerler hep dışarda. Gece bol bol ouzo içtik, meyve suyu ile güzel gidiyordu :) Bir süre sonra yanımıza Alex ve Chrysa'nın sevgilisi (Christo) da katıldılar. Geceyi Yunan alfabesi öğrenmeye çalışarak ve futbol konuşarak geçirdik. Bizim arkadaşların hepsi Panathinaikos'luymuş, bilmiyordum :)Hotele bir kazaya kurban gitmeyelim diye taksiyle döndük. 4 euro fln tuttu ya, gayet iyi yani :)
Ertesi gün Chrysa çalıştığı için kendisiyle sabahtan görüşemedik ama Eliza saolsun müzeyi ve Akropolis'i bir güzel gezdirdi. Müzeye Polonya öğrenci kimliğimi göstererekten bedavaya girdim:P Türkiye'deki arkeoloji müzelerinden de görmeye alışkın olduğumuz pek çok heykel, çanak, çömlek bu müzede de bulunuyodu :P Tarihe ve müzelere ilgi duyan bir insan olarak böyle eski eserlerle iç içe olmak kendimi iyi hissettirdi :) Yabancılar bizden nasıl Truva atı ve diğer bilimum değerli mirası çaldılarsa Yunanlardan da bir hayli heykeli götürmüşler. Yunan müzesinde olmayan ama şu anda British Museum'da sergilenen eserler varmış.

Tarihi çoğu yeri bitirip daha canlı ve merkezi taraflara yöneldik. Artık Syntagma Meydanı'nı görmenin zamanı gelmişti. Hani o garip kıyafetli Yunan askerlerinin, kıyafetleri gibi garip yürüdükleri meydan işte...Öncesinde Chrysa'nın dünyanın en pahalı caddesi olarak iddaa ettiği (ama Eliza'nın bu fikre katılmadığını belirtelim:P ) sadece mağaza barındıran caddede dolaştık (Ermou Street olması lazım) Sonra da askerlerle fotoğraf çekildik :)
Gece Eliza ve arkadaşlarıyla sahil kenarındaki bir clubta eğlendik. Alex'in isim günüydü, içim gitti ama tüm hesabı kızcağız ödedi :S Burada çat pat Türkçesi ile beni şaşırtan Nikos(sebebi ailesinin İstanbul'dan göç etmiş olması) ve Eliza'nın salak diyerek sürekli takıldığı Thanasis, bir zamanlar İstanbul'u ziyaret etmiş Maria ve bir süre sonra master ile İsviçre'ye gidecek olan Effie ile tanıştık. Ertesi sabah 7 de Mykonos'a feribotumuz kalkacaktı o yüzden otele geri dönme gereksinimi duymadık :) Eliza arabayla limana bıraktı, Mykonosla ilgili pek çok hayal ve merak içerisinde yola çıktık :P ama Atina'yı da beğenmiştik :)
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)