Bumerang - Yazarkafe

6 Mayıs 2012 Pazar

İş'te bir öğle arası...

İstanbul'daki işimdeki öğle aralarıyla burdakini karşılaştırınca arada baya fark olduğunu görüyorum. Burda öğle arasına çok nadir çıkılıyor. Özellikle İngilizidir, Almanıdır bu arkadaşlarda pek öğle yemeği kültürü yok. İşler yoğun olduğundan, akşam da erken çıkmak istediklerinden hemen bir sandviç kapıp çalışmaya devam ediyorlar. Bu Türkiye'den gelmiş bir insana tamamen ters bir olay.. Bazen arkadaşları toplayıp öğle yemeği organizasyonu yapmaya çalışsam da en fazla pazartesi günleri %50 indirim uygulayan Mexican restauranına gidebiliyoruz. Çoğu zaman da Berlin Teknik Üniversitesi'nde öğrenci olan arkadaşım Tomasz ile Mensa denen yemekhanede yiyorum. (Onunla gidince öğrenci indiriminden faydalanıyom da :P) Ama geçen perşembe (çarşamba da olabilir :P) 2 Meksikalı + 1 İspanyol iş arkadaşlarımla gayet eğlenceli, hoş sohbetli bir öğle yemeği geçirdim. Berlin'de en çok güldüğüm andı heralde :P Zaten bu Latin insanlarına kanım hep çok ısınmıştır. Bir sohbetten diğerine atlıyorlar, hepsi de espri, şaka dolu. Hem işi hem de eğlenmeyi bir arada iyi götürüyorlar. Genelde öğle aralarında pek bira içen olmuyor, bizim de o gün pek niyetimiz yoktu açıkçası. Ama bir arkadaş tam garson giderken "ein bier!" diye seslendi, sonra diğeri "zwei bier!" sonra üçüncüsü "drei bier !" en sonunda da ben "vier bier !".  (Almanca rakamları ezberliyoruz gibi oldu):P Bunun üzerine her zamanki bir "wuuuuuuuuuu" tepkisi. Ne var yani, bayanlar içemez mi? :P Hele ki ben...

Meksikalı iki arkadaşım geçenlerde İstanbul'a gezmeye gitmişlerdi. Çok heyecanlılardı, gitmeden önce benden baya tüyo aldılar vb. Ama bu yine de her istediklerini gerçekleştirmelerine yetmemişti. Çünkü Türk insanının cin fikirliliğinden nasiplerini almışlardı maalesef :) Yemekte de genelde başlarından geçen şu komik olayı anlattılar: Carlos boğazda bir vapura binip Asya Yakası'na geçmek istiyor. Bizim için tırt olsa da onlar için ooo Asya'yı gördüm demek önemli bir şey :P Her neyse, sonunda iskelede bir vapurun önünde duruyorlar. Görevli adama "Hey amigo, biz Asya'ya geçmek istiyoruz. Vapur oraya gidiyor mu?"  diye soru yöneltiyorlar. Adam da "Hee evet gider gider." diyor. Sonra Carlos "Peki, vapurda bira içebilir miyiz?" diye soruyor. Adam "Tabi ki deeee" diyip bunları gaza getiriyor. Carloscuk baydığı 25 euroyu kafasına takmadan gayet mutlu bir şekilde vapura atlıyor. Vapur tin tin ilerlerken kafeteryaya gidip "Bir bira alabilir miyim?" diyor. Adam da "Burda bira satılmaz, diyor." Bunun üzerine Carlos ilk dumurluğunu yaşıyor ama henüz üstünden atamadan, enteresan bir şekilde vapurun Asya yakasına geçmediğini görüyor. Çünkü anons şöyle diyor: "Now you can see Asia on your left side"... Bunun üzerine Carlos görüyorum ama gidemiyoruuuuuuuuumm isyanlarına geçiyor. :D Arkadaşlar boğaz turuna katılmışlar bilmeden. Halbuki istedikleri sadece karşı tarafa geçen İDOdur bilmem nedir vapuruna binmekti. hehehe. İstanbul'da turist olmak o kadar da kolay değilmiş anlaşılan.:P:P

Yolda işe dönerken de yoldan acayip yüksek bir sirenle ambulans geçti. Arkadaş "Yahu bu kadar yüksek sesle adam kalpten gider" dedi. :D 10 saniye sonra da çok gürültüü yol çalışmalarının yanından geçtik. Üzerimize bazı parçalar düşecekti az kalsın. Yaw bu ülkede yanlış olan ne ? diye meraklanıp tekrar işlerimizin başına döndük :P

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe