Bumerang - Yazarkafe

6 Aralık 2013 Cuma

Londra Gezimiz :) 24-25 Kasim 2013

24 Kasimda arkadaslarla Londra gezisine ciktik. Arkadaslar günübirlik bir gezi planlamisti. Ben ertesi gün olan pazartesi de Londra'da kalacaktim, cünkü Türk konsoloslugundan vekaletname almam gerekiyordu annem icin.. Onu da detayli anlatacagim sonra.

Otobüs pazar sabahi saat 6:45 deydi. Ben yine hicbir cizelgeyi filan incelemeden ciktim yola. Sonra otogara gitmek icin olan otobüsleri beklerken gördüm ki meger pazar günleri bu saatlerde hic halk otobüsü yokmus, en erkeni  de 7:30 da geliyor. :S Caresizlikten kosarak gidersem belki varirim düsüncesi olustu birden, cünkü bulundugum caddeden gecen herhangi bir araca da rastlamamistim, taksi gibi.  Sonra sansima bir taksiyi tam da gecerken farkettim ve bagira cagira durdurdum. Sansa Londra otobüsünü yakaladim anlayacaginiz. :) Ama bana ders oldu, bu ecnebi milletlerde pazar gününün önemini halen kavrayamadagimi anladim. Halbuki Ingiltere'nin en azindan pazar günleri supermarketler filan acik oldugu icin farkli oldugunu düsünmüstüm...

Otobüs Southampton Tren Istasyonu'nun ordan kalkiyor ve sonra da üniversite duraginda duruyor. Benim arkadaslar da bu duraktan bindiler, benden 10 dakika sonra. Daha sonra da hep beraber pek de ilgi cekici olmayan otobandan yola ciktik. Londra gibi büyük bir sehre giderken, Istanbula olan yolda gördügümüz gibi pek cok endüstriyel binaya rastlayacagimi sanmistim, yanilmisim. Daha cok yasam alani gördüm diyebilirim.

Londra Victoria Otogari'na saat 9'da vardik. Gezimize de buraya gayet yakin olan Buckingham Sarayi'ndan baslama karari almistik zaten. Sarayin önünde bol bol fotograf cektikten, kraliceye de bir selam caktiktan sonra Michael da bize katildi :)  Haftasonu Londra'ya tasinacak daire bakmak icin gelmisti, bulmustu da :) Michael'in da aramiza katilmasiyla 2'ser Cinli, Rus, 1'er de Hollandali, Irlandali ve Türk'ten olusan grubumuz tamamlanmis oldu :)

Saraydan sonra hedefimizi Piccadily Circus olarak belirlemistik, buraya varmak icin de bol bol sincap fotografi cekerek St. James gölünün kenarindan yürüdük. :)  Horse Guards Parade'in ordan da Whitehall caddesine ciktik ve ilerleyerek kendimizi Trafalgar Square'de bulduk.  Daha sonra da circus'a gitmek yerine parlamento binasina dogru yöneldik. Burda da yine bir sürü fotograf cektikten sonra Tower Bridge'e dogru yol aldik. 
Baya uzun bir yoldu(simdi baktim google mapsten 3 mil filan), ama önceki sehir gezilerimden tecrübeliydim :) Ayrica bir barda oturup mola da verdik. Yol üzerinde St. Paul kilisesini de gördük, yani disardan. :) Girisi ücretsiz olan yerlere girmeyi kararlastirmistik önceden :D O sirada Cinli ciftimizin dönüs otobüsünün zamani yaklasmisti ve gruptan ayrildilar. Tower of London'i ve köprüyü de beraber gördükten sonra Michael'a da veda ettik. Berlin'e olan ucagini yakalamak icin havaalanina gecmesi gerekiyordu :( Bu hüzünlü andan sonra da grubun geri kalaniyla yani ben, Merel, Daria ve Anton British Museum'a gittik. Gayet ilgi cekici bir müze, yani adamlar Yunanistan'dan, ondan, bundan baya birsey calmislar. Artik yürümekten ayagimiza karasular indigi icin müzede fazla kalamadik, Asurlardan kalma eserleri ve Rosetta tasini gördük sadece belki. Zaten daha sonra yine geliriz mantigiyla artik kendimizi dinlenme ve eglenmeye yönelik aktivitelere verdik. Oxford Street civarinda buldugumuz bir barda oturduk uzun bir süre. Bir iki bira caktiktan sonra aciktigimiz farkedip restaurant arayisina girdik. Sansimiza gayet hesapli ve merkezi bir Italyan restaurani bulduk. Burda da yiyip ictikten sonra artik arkadaslarin saat 23:35 teki dönüs otobüsü yaklastigi icin geri Victoria'ya yürüdük. Ben o gece sevgili arkadasim Basak'ta kalacaktim. Kendisi Londra'da yasiyor ve calisiyor :) O da o aksam Türkiye'den dönüyordu ve Victoria tren istasyonunda bulusma karari aldik. Ama o zamana kadar da yalniz takilmiyim diye bizimkilerin pesine düstüm :) Geri dönerken ben pek yolu inceleyemedim arkadasimla mesajlastigimdan ama hedefe   cok da yakin durmuyorduk. Birkac kisiye de sorduk hatta yolu ama gerizekalinin biri bizi farkli bir yola yönlendirdi. Sonucta olan bize özellikle de grubumun diger üyelerine oluyordu, otobüslerinin kalkmasina cok az bir zaman kalmisti. Tam o noktada uzaklarda bir yerde bir heykeli gözümüz kesti, o caddeden sabah gectigimizi hatirladik. O sekilde sezilerimizle ilerleyerek Victoria tren istasyonunu bulduk. O noktada arkadaslardan ayrildim cünkü Basak'la bulusacaktim ama digerlerinin otobüsü yakalayip yakalayamadigina dair hicbir bilgim yoktu ertesi sabaha kadar, cünkü mesajlarima cevap gelmemisti, dolayisiyla endiselendim. Ama sonradan ögrendim ki son anda yakalamislar ve otobüse bindikleri gibi uyumuslar :)

Basakcim sagolsun benimle tren istasyonunda bulustu, ordan da evine dogru yol aldik. Cok güzel bir sekilde agirlandim :) Ertesi sabah da Basak is basi yaptigi icin beraber Liverpool Street'e kadar gittik trenle, sonrasinda ona da veda ettim kisa süreligine, sonucta Londra'ya yine gitmeyi planliyorum yani. :) Ben de Liverpool Street'in orda dolasirken sans eseri Deutsche Bank binasini gördüm. Binada, zamaninda beraber calistigim pek cok kisi vardi, ama sadece telefonda seslerini duydugum insanlar yani, bir samimiyet yok.  tabi ki iceri girmedim, disinda durup bol bol fotograf cekip sirittim :D O sirada sirketin disinda sigara icen tipler bana garip bakislar firlatti. Benim de icimde kisa süreligine de olsa hippi olmanin verdigi bir mutluluk, bir rahatlik olustu :D

Cafe Nero'da kahvaltimi yaptiktan sonra konsolosa gitme vaktinin gelip cattigini anladim. Konsolosa gitmek icin hangi durakta inecegimi biliyordum ama sonrasini pek incelememistim. Telefonumdaki GPS'e güveniyordum ama o da cok yavasti. Harita filan da olmayinca "Aman neyse, sora sora Bagdat bulunur" edasiyla durakta indikten sonra hemen hemen herkese Türk Konsoloslugu'nun nerde oldugunu sordum. %80 i bilmedigini söyledi, br adam da hemen karsimda duran Kuveyt Konsoloslugu'na sormami önerdi, onlarin kesin bilecegini iddia etti. Neyse ben de gittim sordum, konsolosluktaki adam bana bir yol tarif etti güzel bir sekilde, ben de tesekkür ettim cok. Ama beni yönlendirdigi yol, Türkiye yerine Danimarka Konsoloslugu ile bitiyordu. Ikisinde de kirmizi beyaz var diye bayraklari mi sasirdi mi naapti diye söylene söylene bu sefer de Danimarka Konsoloslugu'ndaki güvenlik görevlisine sordum. Bu sefer dogru yönlendirilmistim, biraz mesafe vardi ve randevuma da az zaman kalmisti, o yüzden  kosar adimlarla bayragimiza gittim :D Konsoloslukta islerimi kisa sürede hallettim, ama bazi noktalara deginmeden gecemeyecegim. Isleri tam olarak neydi hatirlayamiyorum, kapilarindaki yaziyi okumadim belki de ama konsolosun yanindaki odada calisan insanlar tam bir moron görünümündeydi. Nazikce sordugum "Konsolos yerinde degil galiba?" sorusu karsisinda bön bön suratima baktilar ve bir cevap vermeyi cok gördüler,  en az 1 dk. lik sessizlikten sonra, bir tanesi duygusuz bir sekilde "gelir birazdan" dedi. Bunlari özel olarak mi secmisler nedir...

Tüm islerim hallolduktan sonra, artik benim de Southampton'a dönüs vaktim gelip catmisti. Saat 13:30'daki otobüsüme binmek üzere yine Victoria'nin yolunu tuttum. Otobüse biner binmez de uykuya daldim. Iki günlük ikinci Londra maceram da bu sekilde sonuclanmis oldu, sanirim Ocakta daha uzun durucam :)

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe