Bumerang - Yazarkafe

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Berlin !!!

Tarihler 2010 yılının Haziran ayını gösteriyordu ve Varşova'daki günlerimin yavaş yavaş sonuna gelmiş oluyordum. Ama son günler belki de erasmus maceramın en neşeli zamanlarıydı. Çok sevdiğim arkadaşım Pelin'in ziyaretiyle bu mutluluk hat safhaya çıktı.
Pelin'le beraber ufak bir Polonya turu yaptık öncelikle. Bu kapsamda Varşova ve  Krakow u dolaştık. Sonrasında ise ne zamandır gitmek istediğim ama bir türlü fırsat bulup gidemediğim Berlin'i gezdik. Berlin gezimiz bir buçuk gün sürdü. Böyle büyük bir şehir için çok kısa bir süre tabi ki, o yüzden kesinlikle yeniden gideceğim. Ancak yine de şehirde görülmesi gereken bazı temel yerlere gittik, gördük. Üstüne müzeleri falan da dolaştık. Hatta gezinin iyice hakkını vermişim ki, çok yürümekten ayağıma garip haller oldu. Sanırım oksijen gitmemiş. Daha sonra Türkiye'deki doktorumun deyimiyle maraton koşucularında görülen bir sorunu yaşamışım ayağa aşırı yüklenmekten :)
Trenimiz Varşova DW centralny den saat 6 da kalktı. Öğlen 12 gibi Berlin'imize vardık :) Tren istasyonunun içinde bir de alışveriş merkezi vardı. Burdaki bir turist information office den harita alıp şehri keşfe çıkmaya hazırlandık. Harita üzerinde gezeceğimiz yerleri belirledik ve rotamıza uygun şekilde tren istasyonundan geriye doğru yürümeye başladık. Bundestag'a (Meclis Binası) varmamız gayet kısa sürdü. Bina önündeki çimlere uzanıp pek çok fotoğraf çekildikten sonra rotayı Brandenburger Tor'a doğru kırdık. Sonra da Berliner Dom'u bulduk ve yine çimlerde uzanma molası verdik :) Bu sırada benim fotoğraf makinem bozuldu:(Pelin'in de makinesinin şarjı bitmişti. Makineyi şarj etme bahanesiyle kathedral karşısındaki bir restauranta oturduk. Fiyatlar çok pahalı değildi. 5 euro'ya dondurma aldım mesela. Sonraki durağımız Funktrum(Tv kulesi). Funktrum civarındaki souvenir cılardan, İstanbul'a dönerken bavulumda kırılacak olan Berlin bardağımı aldım.
Sabahleyin erken uyanmaktan üstümüzde bir yorgunluk vardı ama şehri gezdikçe bu yorgunluğumuz artıyordu. Ve kalacak yer ayarlamamıştık :S Malumunuz İtalya'da Kopenhag'da falan dışarda kalmış biri olarak ben bu konuda biraz daha rahattım. Ama Pelin çaktırmadan yorgunluğunu ve endişesini belli ediyordu. Saat 4-5 gibi olduğunda artık kalacak yer arayışına girmiştik. O sırada Pelin, istasyon civarlarında bir hotel gördüğünü söyledi. Tedbirli arkadaşım ilerde başımıza gelecekleri düşünüp gerekli gözlemini yapmış tabi :) Geri Pelin'in gördüğü hotele doğru  yürüdük.Çok güzel bir yerdi. Odaları bir ressam dizayn etmiş sanırsam. Duvarlarda şekilli desenler vardı. Odamıza vardığımızda artık yorgunluğumuzun hat safhada olduğunu anladık ve 2-3 saat kestirdik :)
Uyandıktan sonra :) bu sefer de diğer bir temel ihtiyacımız olan açlık baş gösterdi :) Otelden çıkıp nehrin yanı başındaki bir restauranta gittik. Bira ve pesto soslu makarnam eşliğinde nehrin yarattığı yumuşak havanın tadını çıkardım. Birden yanımızdan Almanya bayraklı ve biralı insanların geçip gittiğini gördük. Sayıları bir hayli fazlaydı. "Muhtemelen Almanya'nın dünya kupasındaki bir maçını izlemeye gidiyorlardır" diye düşünerek  biz de peşlerine takıldık ama nereye gittiklerine dair bir fikrimiz yoktu :) İnsanları takip ederek dev ekrana varmayı başardık. Tesadüf eseri, Almanya'nın en büyük eğlence parklarından biri olan Tiergarten 'a varmıştık :) Biz de hemen bir Alman bayrağı kaptık ve maçı izlemeye koyulduk. Maç Almanya ve Gana arasında oynanıyordu ve Almanya milli takımında yer alan Mesut Özil Almanya'yı desteklememizdeki bir diğer sebepti. Bira eşliğinde, hem maçı hem de çıldıran Almanları izlerken keyfimize diyecek yoktu. Mesut'un gölüyle de bu keyif katlandı:)
Maçtan sonra, Bundestag civarında, Almanların coşkusuna katıldık sonra da otelimizin yolunu tuttuk. Güzel bir  uyku ile ertesi sabah şehri gezmek için gerekli olan enerjiyi sağlamıştık. Biraz da müzeleri gezelim dedik ve ilk durağımızı Madam Tussaud olarak belirledik. Giriş 25 euroydu yanılmıyorsam. Birbirinden ünlü insanların balmumu heykellerini görmek ayrı heyecan verdi. Özellikle Johnny Depp beni benden aldı doğrusu. Yaklaşık 1-2 saat müzede gezindikten sonra, Kaiser Wilhelm's Gedächtniskirche  (Yıkık Kilise) ye doğru gittik. Yıkık ismi savaşta zarar görmüş olmasından geliyor. Kiliseyi de gördükten sonra Berlin'deki vaktimizin dolmak üzereydi. Tren istasyonuna gidip Varşova trenimizi beklemeye koyulduk.
Bu tarihi ve güzel şehri çok sevmiştim. Gelecekte tekrar ziyaret etmeyi kafama koyarak veda ettim.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe