Sanırım artık yazı yazmak için yeterli zamanı buldum:).Varşova'nın nasıl bir yer olduğundan kısaca bahsedebilirim.
19 Şubat 2010 günü Varşova'ya ayak bastım. Çok süper bir hava beklemiyordum ama bu kadar soğuk ve yağmurlu olacağını da tahmin etmemiştim doğrusu. Akşam saatlerinde vardım havaalanına. Mentörüm Filip havaalanında hazır ve nazır bir şekilde beni bekliyordu. Sonra Varşova'ya beraber gittiğim arkadaşım, onun mentörü, Filip ve ben hep beraber yurdumuzun yolunu tuttuk. Ulica Tatrzanska'da yer alan Tatrzanska Dormitory yurdumuzun adıydı. Yine yağmurda çamurda ağır mı ağır valizleri taşıyarak sonunda yurda varabildik. Yurt çok da severek yaşanacak bir yer değildi :). Kirli ve eski bir yerdi. İlk gördüğümde şoka uğramıştım, mentörlerimiz bile şaşırmıştı, onların da bu yurda ilk gelişiymiş. Neyse. Daha sonra alıştık ama.
Varşova'daki ilk günler genelde yurdun etrafını dolaşarak geçti. Bir de su alma çabalarıyla. Nie gazowina su aricaz diye öldük resmen. Genelde gazowina ve nie gazowina sular oluyor. Yani gazlı ve gazsız. Türkiye'de böyle bir ayrımı yaşmadığımız için orda biraz zorlandım. Yurdun civarında gezip görülecek hiç bir yer yoktu desem doğrudur sanırım. Sadece binalar, marketler...Yolda da hayvanlarını gezintiye çıkarmış insanlar. Genelde yaşlılar vardı. Zaten Avrupa'nın çoğu şehrinde olduğu gibi Polonya'da da genç nüfustan çok yaşlı nüfus göze çarpıyordu.
Varşova'da görülmeye değer olarak ilk gördüğüm yer okulumdu herhalde. Politechnika Warzsawska.Tarihi bir okul. Yanılmıyorsam 1800 lü yıllarda inşa edilmiş olması lazım. Dış görünüşü de bir hayli etkileyici. Varşova'daki en güzel yapılardan biri. Ama bu bahsettiklerim "Main Building" denen kısmı.Yani benim elektrik-elektronik fakültesi onun karşısındaki bir binadaydı.
131 numaralı otobüsle Tatrzanska yurdunun bulunduğu yerden (yani Stepinska durağından) Centrum'a 3-4 durak sonra varabiliyorduk. Stepinska-Spacerowa-Metro Politechnika-Hoza-Centrum-Dw. Centralny istikametinde gidiyordu otobüs.Centruma metro ile gitmek de mümkün. Metro istasyonnundan çıktığınız anda deri eldiven satıcıları, hip hop dansçıları gibi değişik marjinal tipler görebiliyorsunuz :)Centrumda Palac Kultury i Nauki binası bulunuyor (İngilizce: Palace of Science and Culture). Bu bina Varşova'nın en uzun, Avrupa'nın ise 8. en büyük binası olma özelliğini taşıyor. Yapımı 1955 yılında sona ermiş ve Sovyetler Birliği tarafından inşa edilmiş.
Merkezde başka göze çarpan Centralny Tren İstasyonu.(İçinde pizzalarıyla ünlü Dominium restaurantını bulmak mümkün.Önerim:Kebab-pizza:D)Hard Rock Cafe ve Zlote Tarasy alışveriş merkezi. Alışveriş merkezi bizim Cevahirle falan kıyaslandığında baya küçük kalıyor ama ihtiyaçları giderecek ve istenen şeyleri bulacak kadar yeterli. Centrumda ayrıca dünyaca ünlü mağazaları da bulmak mümkün. Ucuzluğuyla Avrupa'yı kasıp kavuran H&M ve ülkemizde de bulunan C&A bunlardan sadece ikisi...
Varşova Centrumda yerin üstünde olduğu kadar altında da hayat var denilebilir :). Sanırım soğuktan olacak şehrin çoğu yerinde uzun geçitler var. Bunlar genelde tren istasyonu vb. için inşa edilip farklı doğrultulara doğru uzatılan alanlar. Bu yer altı geçitlerinde herşeyi bulmak mümkün. Restauranttan tutun kuyumcuya, internet cafeden ayakkabıcıya pek çok dükkan bu gibi yerlerde bulunuyor. Ancak bu geçitlerin hiçbir zaman bir şeye benzetemediğim enteresan kendine has bir kokusu vardı.İlerde, Varşova'nın unutmayacağım özelliklerinden birisi olacaktır:)
Merkezinde bu gibi özelliklerinin olmasının yanında çoğu Avrupa şehrinde olduğu gibi Varşova'da da bir old town olayı vardı. Centrumdan Ratusz Arsenal metro durağına oradan da doğru hatırlıyorsam geçen herhangi bir tram e binildiğinde Stare Miasto'ya varmış oluyoruz. Stare Miasto yani old town. Çok büyük denemez. Zaten 2. Dünya Savaşı'ndan sonra ancak o kadar kısmı ayakta kalmış ve de büyük bir bölümünü de eski Varşova resimlerine bakarak inşa etmişler. Old Town'da en çok göze çarpan yapılar; Başbakanlık Sarayı, Warsaw University Kampüsü, Nowy Swiat Caddesi, Wilanow Sarayı, Barbakan, King Sigismund ve Mermaid Heykelleri. Bu yapılar hakkında detaylı açıklamalara hikayesi bana en ilginç gelen Mermaid Heykeli ile başlamak istiyorum.Bu Mermaid'ler aslında iki kız kardeşmiş. Avrupa'yı dolaşıp en sevdikleri şehirlere yerleşmek niyetindelermiş. Bir kız kardeş Kopenhag'ı çok beğenmiş ve orda kalmış. Diğeri ise Varşova'yı seçmiş.Bu heykel Warsaw Market Square'de bulunuyor. Etrafında çalgıcılar, resim çektirmek için gelen yeni evli çiftler, değişik el hünerlerini sergileyip satan insanlar bulmak mümkün. Ben de vakti zamanında bu mekanı kitap okumak için kullanıyordum :)
Old Market Square'de waffle a benzeyen ama Polonyaya ait bir tat olan Gofry dükkanları da var. Bu gofry ler gayet lezzetli olup 4 aylık Polonya maceramdaki kilo alma sebeplerimden biridir. Ayrıca değişik ambianslı, dizaynlı restaurantlar da(özellikle havalar güzel olduğunda ancak gidilebileceğini düşünüyorum) adeta müşteriyi çağırıyor. Varşova'nın en lüks en turistik yerleri buralar ama yine de restaurantların fiyatları Türkiyedekilerle karşılaştığımızda gayet ucuz. Bir 50 lik birayı 9 zloty ye içtiğimi hatırlarım. Yani bu da hemen hemen 4,5-5 liraya denk geliyor. İyi yani.
Biraz Old Town'ın içlerinden ana meydana gelirsek(önce geniş yerden başliyip sonra aralara girsem daha iyi olurdu ama neyse :P) King Sigismund heykeline erişiyoruz. Bu heykel 17. yüzyılda inşa edilmiş. Avrupa'nın en eski monument lerinden biriymiş. King Sigismund da adından da anlaşılacağı gibi bir Polonya Kralı, başkenti Krakow yerine Varşova yapmış. Bu heykel 1944 yılında Naziler tarafından yıkılmış ancak halk bu duruma çok üzülünce yeniden inşa edilmiş ve bu günki halini almış.Şİmdi Varşova'nın belki de en önemli simgesi(benim gözümde)
King Sigismund'un karşısında Royal Castle var. Zamanında Polonya krallarının burda ofisleri bulunuyormuş. Yıllarca İsveçlerin, Almanların, Rusların işgaline uğramış ama yine de ayakta durmayı başarmış. Erasmus old town gezisinde diğer yerlere olduğu gibi buraya da uğramıştık, O sırada bir resim sergisi vardı. Ben de bol bol fotoğraf çektim :)
Barbakan ise şehri İsveçliler gibi çeşitli istilacılardan korumak amacıyla yapılmış bir yapı. Kale şeklinde. Old town ile new town arasında bir sınır oluşturuyor. Bir ara da hapishane olarak kullanılmış. Hemen yakınında Çocuk Asker heykeli var. Bu heykel de 2. Dünya Savaşı'nda ölen genç insanlara ithaf edilmiş. Polonya'daki her heykelde olduğu gibi bu heykelin önünde de halk tarafından saygı manasında bırakılmış çiçekler, çelenkler var.
Kościół świętokrzyski(Holy Cross Church) de Krakowiskie Przedmiescie(umarım doğru yazmışımdır :)) 'de bulunan önemli bir kilise. Polonya-Fransa asıllı ünlü bestekar piano virtözü saygıdeğer Chopin'in kalbi bu kilise de bulunmaktadır. 2010 Chopin yılı olduğu için aslında daha çok değinmem gerekir kendisine ama sonraki yazılarımda daha çok bahsedeceğim. Krakowskie Przedmiescie Krakow Yolu anlamına geliyor. Gayet geniş bir cadde. Adının neden öyle olduğuna gelirsek de Polonya halkı eskiden bu yolun Krakow'a kadar gideceğini düşünüyormuş o yüzden :)
Nowy Swiat güzel restaurant ve mağazalarla dolu, gayet renkli bir cadde. Çoğu zaman bu caddede yürümek bana eğlenceli gelmiştir. Uprising Müzesi de Varşova'nın 2. Dünya Savaşı'ndan sonra nasıl tekrar inşa edildiğini, aydınların çabalarını anlatan eserlere sahip bir müze. Bu müzeyi de Erasmus arkadaşlarımla beraber gezmiş, milliyetçi rehberimizin anlattıklarına baya kulak vermiştik :)
Varşova'daki ilk izlenimler bu şekilde. Yazı biraz uzun da olsa ben şehrin bir günde gezilebileceğini düşünüyorum. Ama sanırım daha en önemli kesimlerinden bahsetmedim. Vistula nehri, parklar, gece hayatı ve Polonya'dan insan manzaraları gibi konulara da bir sonraki yazımda değineceğim :)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder